Arapçadaki viteslerle kitaplar müthiş bir süratle yazılıyordu. Sonra Müslümanlar evvela Bizanslılardan papirüsleri aldılar, sonra kâğıt fabrikalarını kurdular. Çinlilerden bazı şeyler aldılar ve büyük kâğıt fabrikaları kurdular. Semerkant’ta, Bağdat’ta, Mısır’da kâğıt fabrikaları ortaya çıktı. İnsanlar mütemadiyen yazıyorlar, belki lüzumundan fazla yazıyorlardı. Herkes yazıyordu.
Yazı etiketleri “Harf İnkılâbı”
Öyleyse onları sadece geniş sınırlardan, kuvvetli ordulardan ve gelirlerden mahrum etmek yetmezdi. Aralarında irtibatı temin eden harfler, kelimeler ve müşterek kültürden de mahrum etmek ve mazileriyle olan bağlarını koparmak gerekecekti. Hatta bunu o milletlerin aralarından çıkardıkları kimselere de yaptırabilirlerdi...
Birlikte oraya gittiğimiz bu yabancı profesör Türkologlar bu fihristin sahifelerini açtılar. Sonra birbirlerinin yüzlerine baktılar. Prof. Rosso kulağıma eğilerek: “-İbrahim Bey!..” dedi. “Siz harf inkılâbı yaptınız, Lâtin harflerini kabul ettiniz. Eski yazınızla yazılmış fihrist defterleri varsa onları istesek, bir suç işlemiş olmayalım!..”